SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 747 >>

DEVAM: (Teşehüdden Kalkarken Ellerin Kulak Hizasına Kaldırılması)

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ عَنْ عَاصِمِ بْنِ كُلَيْبٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْأَسْوَدِ عَنْ عَلْقَمَةَ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ عَلَّمَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الصَّلَاةَ فَكَبَّرَ وَرَفَعَ يَدَيْهِ فَلَمَّا رَكَعَ طَبَّقَ يَدَيْهِ بَيْنَ رُكْبَتَيْهِ قَالَ فَبَلَغَ ذَلِكَ سَعْدًا فَقَالَ صَدَقَ أَخِي قَدْ كُنَّا نَفْعَلُ هَذَا ثُمَّ أَمَرَنَا بِهَذَا يَعْنِي الْإِمْسَاكَ عَلَى الرُّكْبَتَيْنِ

 

Abdullah (b. Mesud) dan; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize namazı (şöyle) öğretti: Tekbir aldı ve ellerini kaldırdı. Rüku'a varınca ellerini dizlerinin arasına soktu.

 

(Ravi Osman b. Ebî Şeybe) dedi ki: Bu haber Sa'd (b. Ebî Vakkas)'a ulaştığı zaman (şöyle) dedi: "Kardeşim (Abdullah) doğru söylemiştir. Rükuda bunu (yani elleri dizlerin arasına sokmayı) biz de böyle yapardık, sonra dizleri tutmakla emrolunduk."

 

 

Diğer tahric: Buharî, ezan 118; Tirmizî, salat; Nesaî, tatbîk, tbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, I, 378, 414, 418, 426, 459, II, 78;, 81, IV, 422; V, 3.

 

AÇIKLAMA:     Bu mevzu ile ilgili rivayet Buharî'de şöyle geçmektedir: Musab dedi ki, "rüku esnasında iki avucumu üst üste koyduktan sonra ellerimi iki uyluğumun arasına koydum. Babam beni bundan nehyedip "(gerçi) biz bunu önceleri yapardık, (fakat sonra bundan) nehy olun­duk. Ve ellerimizi dizlerimizin üzerine koymakla emr olunduk" dedi.[Ahmed Naim, Tecrid Tercemesi, II, 791-792 (hadis no: 440).]

 

Görülüyor ki ellerin üst üste konularak rüku esnasında uylukların arasına uzatılması bidayet-i İslamda uygulanmıştır. Sonraları ise Resul-i Ekrem ta­rafından bu uygulama neshedilerek rüku esnasında ellerin dizlerin üzerine konulması emredilmiştir.[bk. Koçkuzu, Ali Osman; Hadîste Nasih-Mensuh, s. 250-251]

 

Her ne kadar "biz böyle yapardık sonradan nehyedildik" gibi ifadeler hadisin ilk kaynağının sahabî olduğu ve dolayısıyla mevkuf olduğu kanaati­ni veriyorsa da aslında nehyedenin Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olduğu düşünülür­se, hadisin ilk kaynağının Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olduğu ve dolayisıyle merfu' bir hadis olduğu kolayca anlaşılır.

 

Sahih-i Müslim'de muttasıl bir sened ile İbrahim en-Nehaî tarafından rivayet edilen hadis şu mealdedir: "Alkame ile Esved, Abdullah b. Mesud'un yanına girmişler. Abdullah (onlara); "Arkanızdakiler namaz kıldı mı?" diye sormuş; onlar: "Evet" demişler. Bunun üzerine Abdullah, Alkame ile Esevd'in aralarına durmuş (kendileri diyorlar ki:) "Sonra rüku'a vardık ve ellerimizi dizlerimizin üzerine koyduk. Abdullah bizim ellerimize vurdu. Sonra ellerini bir biri üzerine kapadı ve onları uyluklarının arasına soktu.”[Müslim, mesacid]

 

Müslim'in rivayet ettiği bu hadis Abdullah b. Mesud ile Alkame ve Es-ved'in bu mevzudaki görüşlerini ortaya koymaktadır. Onlara göre rüku'da avuçları birleştirerek bacakların arasına koymak sünnettir. Halbuki bunla­rın dışında kalan ulemanın tümüne göre rüku'da elleri dizlerin üzerine koy­mak sünnettir. İbn Mes'ud (r.a.) hazretlerinin uyguladığı şekle "tatbik", diğer ulemanın uyguladığı şekle de "tefrîc" denir. Bazı ulema îbn Mesud (r.a.)'un böyle yapmasının sebebini neshin kendisine ulaşmamasına bağlamışlardır.

 

İbn Münzir de İbn Ömer (r.a.)'in; "Tatbiki Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haya­tında bir kere uygulamıştır" dediğini kuvvetlibir senetle rivayet etmiştir.

 

Abdurrezzak'ın Musannef inde de şu rivayet vardır: “Abdullah b. Mes'ud ile Alkame ve Esved namaz kılmışlar, Abdullah (r.a.) tatbik yapmış, sonra bir de Ömer (r.a.) ile tatbik yaparak namaz kıl­mışlar. Fakat Ömer (r.a.): "Bu vaktiyle yaptığımız bir şeydi. Sonradan terk olundu. Dizleri tut­mak sünnettir" demiş.

 

Tatbikin hükmü ile ilgili olarak Ahmed Naim Efendi şunları söylemek­tedir: "İbn Huzeyme tatbikin caiz olmadığı kanaatindedir. Halbuki bura­daki yasağın kerahet-i tenzihiyye ifade etmiş olması da mümkündür. Çünkü Ömer ile Sa'd (r.a.) tatbik'den nehyettikleri halde namazın iadesini emr et­memişlerdir. İbn Ebî Şeybe'nin hasen bir senetle Ali (r.a.)'den şu rivayeti bu görüşü desteklemektedir: "Rüku'a vardığında ister şöyle yapar, yani el­lerini dizlerinin üstüne korsun; ister tatbik edersin" Her halde tatbik, terki evla olmakla beraber haram değildir.

 

Tefrîcin yani elleri diz kapakları üstüne koymanın tatbike tercihindeki hikmeti Ümmü'l-Mü'minin Aişe (r.anha) şöyle izah ediyor: "Tatbîk Yahu­dilerin fiillerinden olduğu için Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) ondan nehyetmiştir. Hak­kında nehy nazil olmayan hususlarda Ehl-i Kitaba uymak, Nebiimizin (s.a.v.) hoşuna giderdi. Sonraları onlara muhalefet etmek kendisine emroIundu."[bk. Tecrîd Tercemesi, II, 793 - 794 (hds. no: 441)]

 

Nitekim bu mevzu merhum Ömer Nasuhi Bilmen Efendi tarafından da namazın sünnetleri kısmında şöyle ifade edilmiştir: "Rüku halinde erkekle­rin elleriyle parmakları arası açık olarak dizlerini tutmaları sünnettir. Ka­dınlar bu halde parmaklarını açıkça bırakmazlar ve dizlerini tutmazlar elleri dizleri üzerine koymakla yetinirler.[Büyük İslam İlmihali, s.135]